Bir Dünya Markası(ydı) GALATASARAY...


Genelde ülkemizde çocuk yaşlardan itibaren hür irademizle takım seçme gibi bir olanağımız yoktur.Babamızın takımı neyse bizimki de odur.Ben de bu akımı takip edenlerden olarak doğuştan Galatasaraylıyım.Gerçi her ne kadar anne karnında bile bana sorulmadıysa da:).Şimdi burdan Galatasaraylı olduğum için pişmanım gibi bir izlenim çıksada ben gerçekten sorulmadanda olsa tuttuğum takımdan dolayı çok gururluyum.Her ne kadar son yıllarda saç baş yoldursada.Galatasaray kulübüde diğer büyük kulüplerimiz gibi maddi olanakları fazla olan,şampiyonluk veya benzeri kupalarda başarıları fazla olan bir futbol kulubümüzdür.Göz önünde olmasının sebepleri,köklü bir kulüp olması,İstanbul takımı olması ve şu ana kadar kazandığı başarıların kayda değer olması.Lütfen burdan diğer takımları tutan kişiler alınmasın.Ben burda dünya markası olmak üzereyken bunu elinin tersiyle iten bir markadan bahsetmek istiyorum.1996 yılından itibaren Fatih TERİM yönetiminde Galatasaray takımı 2000 yılına kadar 4 sezonu da üst üste 4 sene şampiyon olarak tamamladı.2000 yılında elendiği Şampiyonlar liginden Uefa kupasına düşerek Avrupa serüvenine bu kulvardan devam etti.2000 yılında ise UEFA kupası şampiyonu olarak yoluna devam etti.2001 yılında ise Şampiyonlar ligi şampiyonu İspanyol Real Madrid takımını yenerek Super Cup'ı aldı.Bu hızla geçtiğim satırlar nice maceralar ve kahramanlıklarla dolu.Hepsini yazmaya kalkarsam günlerimi alır.İşte bu yıllarda Galatasaray Dünya klasmanında Dünya'nın bir numaralı takımı haline gelmişti.Gerek yurtiçinde gerek yurtdışında bir yabancıya Türkiye dediğiniz zaman aklına ilk şiş kebap sonra İstanbul ve daha sonra Galatasaray geliyordu.Şu şöhrete bakarmısınız.Kazanılan başarılar Galatasaray'a maddi olarak büyük kazançlar sağlıyordu.Forma satışları dünyanın dört bir yanında patlama yapıyordu.Artık tek gereken doğru pazarlama yöntemleriyle karına kar katmaktı.Peki sevgili Galatasaraylı yöneticiler ne yaptı?Bir deve misali hörgüçten yiyerek Galatasaray'ın emeklerini harcadılar.Dünya'da sanırım hiçbir kulüp yoktur ki bu başarılardan sonra halen borç içinde olsun.Bunun sebebi rant sahibi işi bilmeyen yöneticilerdir.GS store'ları bile bu başarılardan çok daha sonra aktif biçimde kullanmaya ve satışlar yapmaya başladılar.Barcelona,Real Madrid,Arsenal gibi kulüplerin bizden tek farkı kurumsallaşmaya giderek halka açılmak ve örneğin stadlarının kapasitelerini artırarak büyük gelirler elde etmektir.Galatasay ise yıllardan beri yeni stada geçiş problemleriyle uğraşmaktadır.Bu saydıklarım akla kara işler değil.Hem dünyada özelliklede Türkiye'de bu kadar popüler bir sporda bu başarılardan sonra sanırım doğru stratejilerle markalaşmak gerekiyor.Bu konuda yatırımları ve kampanyalarıyla markasını iyi pazarlayan ve çeşitli firmalarla doğru sponsorluk ilişkileri içine giren Fenerbahçe'yi takdir ediyorum.Demek ki herşey sportif başarıyla olmuyormuş...

4 yorum:

Melike Demirbağ Kaplan dedi ki...

Her şey iyi güzel de ben hangi yazıyı kimin yazdığını göremiyorum gençler ya nasıl olacak bu işler?

Bana bütün yazıları, en kolayından worde kopyalayıp isimlerle atabilir misiniz? Blogun temasını değiştirip şeklini şemalini bozasınız istemedim.

onur ozten dedi ki...

hocam ya da soyle yapalim blgou yazan kisi altina adini soyadini yazsin ben yazdim etiketi olsun o da

onur ozten dedi ki...

Blog Onur COPUR tarafindan yazilmistir.

cagatayHan dedi ki...

Hocam etiketleme sayesinde olayı hallettik tekrar kontrol ederseniz görebileceksiniz sanırım...
ziyaretiniz için teşekkürler:)

Yorum Gönder